Yaşlanma ile birlikte yüzümüzdeki doku katmanlarında farklı değişiklikler olur. Yüzün deri ve kaslarında gevşeme, elastikiyet kaybı ve yıpranma süresi başlar. Cildimizin destek dokularında kayıplar meydana gelir. Cildimizin su tutma kapasitesi azalır. Sıkılığını kaybeden ciltte gevşeme olur. Bu gevşeklik aynı zamanda cildimizi kemiklerimize ve kaslara tespit eden dolularda da meydana gelir. Kaslarda ve bağ dokularda sarkma meydana gelerek gevşemeler olur. Cilt altı yağ yastıkçıklarında eskiye oranla azalmalar meydana gelir. Kemik yapılarımızda da bazı alanlarda erimeler meydana gelir. Kemik erimesi ve diş kaybı olanlarda daha bariz etkiler görülür.
Güneş ışınlarının zararlı etkileri, kötü beslenme ve sigara gibi zararlı dış etkenler biyolojik yaşlanma etkilerine eklenerek mevcut durumu daha da belirgin hale getirir. Yüzümüzdeki kırışıklıklar aktif ve statik kırışıklıklar olarak ikiye ayrılır. Aktif kırışıklıklar yüzümüzdeki mimik kaslarımızı kullandığımızda ortaya çıkan kırışıklıklardır. Bunların tedavisinde kasın kısmi ve geçici olarak fonksiyon yapmasını engellemek için Botulinum toksini başarı ile kullanılmaktadır. Erken başlandığında önleyici etkisi bulunmaktadır. Uzun süre kullanılmayan kaslarda zamanla kitlesel azalma olacağından etki daha uzun süreli ve kalıcı olacaktır. Bu yüzden uzun süreli ve derin kırışıklıkların etkin tedavisi için belli aralıklarla tekrarlanmasında fayda vardır. Kalıcı (statik) kırışıklıkları azaltmak için dolgu (Hyalüronik asit), mezoterapi, PRP, mikroiğneleme, kimyasal soyma, mekanik soyma, lazer ile soyma, odaklanmış ses dalgaları ile cilt altı sıkılaştırma ve yüz germe (HIFU), iplerle germe gibi çeşitli yöntemler kişinin yaş ve cilt özelliklerine bağlı olarak tek başına veya kombine edilerek kullanılmaktadır. Cildimizde zamanla meydana gelen su ve bağ doku kaybı için Hyalüronik asit uygulamaları bu yapının su tutma kapasitesinin yüksek olmasından dolayı tercih edilmektedir. Dolgu uygulamaları uygulanan bölgeye hacim, canlılık ve ışıltı kazandırmaktadır.
Bazı dolgu uygulamalarında mezoterapi ile bereber yapıldığında bu etkiler daha belirgin hale gelmektedir. PRP (Trombositten Zengin Plazma) cildimizin kendini onarım ve yenileme yeteneğini artırmaktadır. Kimyasal, mekanik veya lazer ışınları kullanılarak yapılan soyma işlemleri ile derinin dış katmanı aşındırılarak deri gevşekliğini gidermek ve derideki kırışıklıkları azaltmak; yaşlanma ve güneşe bağlı meydana gelen lekelenme ve lezyonları gidermek amaçlanır. HIFU ( Odaklı ses dalgaları ) ile cildimizde herhangi bir hasar oluşturmadan cilt altındaki dokularımız üzerine ses dalgaları odaklanmakta; bunun sonucunda oluşan nokta tarzındaki cilt altı yanıklar ile cilt toparlanmakta ve kendi kollajen sentezimiz uyarılarak sıkılaşmaktadır. Vücudumuzdan alınan yağ dokuları yüzümüzdeki yaşlanma ile beraber çöken ( hacim kaybına uğrayan) alanlara verilerek hem hacim kazandırılır hem de üzerindeki kıvrımlı kırışık derinin daha düz görünmesini sağlamış olur. Kendi yağımızla beraber kök hücreden zengin yağ hücreleri verilerek cildin daha parlak ve canlı görünmesi sağlanmış olur.
Çok belirgin olmayan cilt sarkmaları bugün kullanılmakta olan özel ipler sayesinde asılmakta ve sarkmalar toparlanmaktadır. Bu dikişler etrafında yeni oluşan dokular sayesinde zamanla kaldırma etkisi daha da artarak yaşlanma etkileri geciktirilmektedir. Bütün bu uygulamalara rağmen yaşlanma belirtileri belirgin olan hastalarda ameliyatlar daha kalıcı ve uzun süreli etki sağlamaktadır. Ameliyatlarla yüz ve boyun bir bütün halinde ele alınıp genel bir toparlanma sağlanmaktadır. Bu ameliyatlar yaşlanmayı durduran ameliyatlar olmamakla birlikte alın germe, kaş kaldırma, yüz germe, orta yüz germe, boyun germe, göz kapak ameliyatları ve burun ameliyatları baş boyun bölgesindeki yaşlanma sonucu olan doku sarkmalarının toparlanması, gerilmesi ve eski sıkılığının sağlanmasında günümüzde en etkili yöntemlerdir. Ameliyata en uygun adaylar sarkmaları belirgin olmakla beraber deri elastikiyeti iyi olan ve kemik yapıları özellikle elmacık kemiği belirgin olan hastalardır.